Kahve kavanozunun kapağını açtı ve burnuna yaklaştırarak kokuyu içine çekti. Gözleri kapalı başka diyarlara gidip geldi. Yine mest oldu... Her seferinde nasıl bu kadar etkilendiğine anlam veremeyerek gülümsedi. Özenle seçtiği fincanları tepsiye dizdi bardaklara su doldurdu. Bitter çikolatasız olmazdı çekmeceden onu çıkardı. Bugün makinede değil onun sevdiği gibi bakır cezvede pişirecekti kahveyi... Etrafına göz gezdirdi her şey hazırdı saatine baktı. 11 olmuş "az sonra gelir" dedi yüksek sesle... Kahve saatini önemser, sevdiği diğer ritüeller gibi... Normalde o perşembeleri gelirdi bu sefer cuma gel diye ısrar etmişti. "Akşam kalırsın hem çocuklar da seni özledi." Her zamanki gibi kırmadı, peki dedi...
Çocukluğunun kahramanıydı Leyla, kimseyle konuşamadıklarını dinleyendi... Bilirdi ki ondan sır çıkmaz! Cesaretine, azmine, istediği şeyler için girdiği mücadelelere hayrandı. Annesinin kuzeniydi, onunla yaşıttı ama hep kendi arkadaşı gibi görmüştü ve çevresel baskıya rağmen onu ismiyle çağırmaktan hiç vazgeçmedi. "Sen onlara aldırma şekerim" derdi Leyla o güzel gülümsemesiyle "onların ruhu yaşlı, biz genciz." Bunları düşünürken zil çaldı "işte geldi" diyerek heyecanla kapıya gitti, annesini karşısında görünce şaşırdı. Haber vermeden gelmek pek adeti değildi. Şaşkınlığını gizleyerek "hoş geldin" dedi. Annesi üstünü çıkarırken "Leyla'dan haberin var mı?" Dedi. Çok üzgün görünüyordu. Başını hayır anlamında sallarken kalbini yakan bir sızı hissetti ve sanki ayakları yere yapışmış gibi bir süre kımıldayamadı. Annesi onun halini görmeden konuşmaya devam ediyordu "dün akşam fenalaşmış hastaneye yetişemeden kuş gibi uçup gitmiş Leylamız... Cenazesi yarın. Bilirim sen ona çok düşkünsündür önce benden duy diye apar topar geldim..."
Annesiyle göz göze gelmemeye çalışarak, "ben de tam kahve yapıyordum. Sen otur hemen geliyorum" diyerek mutfağa geçip kapıyı kapattı. Masadan bir sandalye çekip oturdu ve pencereden dışarıyı seyretmeye başladı. Bir süre öylece kitlenmiş gibi boşluğa baktı. Ne düşüneceğini ne hissedeceğini bilemedi... Kuş gibi gitti demek... İçeriden annesinin telefonla konuşma sesi geliyordu. Oturduğu sandalyeden kalktı bakır cezveyi eline aldı baktı ve sonra nazikçe çekmeceye geri koydu. Kahve kavanozunu açtı bu kez koklamadan makineye iki kişilik kahve ekleyip düğmeye bastı. Bitterden bir parça ağzına attı kalbindeki sızıya kuşların kanat çırpışı eklendi... Minnetle gülümsedi "güle güle Leyla."
İnstagram adreslerim:
Şubat/2024/İstanbul
Sevil Özdemir
Yorumlar
Yorum Gönder