Ana içeriğe atla

Pamuk yağmuru...


Sanki kendi omzuna dokunup desteklermiş gibi "aldırma Gönül" dedi. Bırak! Kırıp döksünler. Sen onlar gibi olma! Az önce tıka basa dolu otobüsten zar zor inerken, elindeki çantaya bakıp kıkırdayan kadınları düşündü. Onlar ne bilecekti ki? O çanta annesinden kalan tek hatıra. Kendi elleriyle dokumuştu anneciği... Eskiyip dökülünce elinden geldiğince yamamıştı ama o annesi kadar becerikli değildi işte... Olsun! O eski püskü haliyle bile onu hatırlatan 'tek ve en kıymetli' şey. İstedikleri kadar dalga geçsinler önemli değil dedi ama kalbinde hissettiği sızıya engel olamadı.

Ansızın bastıran kar yağışıyla biraz telaşa kapıldı, adımları hızlandı. Kocaman pamuk parçalarına benzeyen kar taneleri üzerine düşerken, yüzünü gökyüzüne kaldırıp yumuşacık dokunuşlarını hissetti... Huzur veren bu hisse kendisini öyle kaptırdı ki az önceki sızıyı bile unuttu. Üzerini hızla kaplayan pamuk taneleri altında eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Biraz üşümüştü...

Hafta sonu için oğlunu ve torunlarını bekliyordu. Çoktan gelmişlerdir diye düşündü. Ev kalabalıktır şimdi, cıvıl cıvıldır. Sobayı da yakmışlardır, üşümesin yavrucaklar... Yemekleri dünden hazır etmişti. Ortanca kızla, küçük oğlan da masayı hazırlamıştır dedi iç rahatlığıyla. Kar böyle yağmaya devam ederse yarın torunlarla çıkıp 'kardan adam' yaparız. Evde havuç var mıydı? Hızlıca geçirdi aklından. Dolapta iki üç tane olması lazım. İyi bari... Yorgunlukla ha gayret derken köşeyi döndü. Evin sokağına girdiğinde kar daha yoğun yağıyordu artık. Neyse eve geldim Allah'tan derken kafasını yukarıya kaldırmasıyla olduğu yerde kalakaldı. Çocuklar pencerenin önünde inci gibi dizilmiş karın yağışını izliyorlardı. Tatlı bir sıcaklık yayılıyordu dışarıya. Sevgi dolu bakışlarla onları izledi. Çok şükür rabbim dedi, çok şükür... O arada torunlar onun geldiğini fark etti ve heyecanla el sallamaya başladılar. Bir anda hareketlenme oldu odanın içinde. Onu gördüklerine mutlu olmuşlardı, bu düşünce içini ısıttı... Adımları hızlandı birden, ne yorgunluk kaldı ne hüzün. Koşarak evine gitme isteğiyle doldu kalbi... "Gördün mü Gönül?" Dedi binadan içeri adım atarken 'aile' gibisi yok bu hayatta...



İnstagram adreslerim: 
storybysevil / 1sevilozdemir

Mart/2022/İstanbul
Sevil Özdemir 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...