Ana içeriğe atla

Büyüyünce geçer mi?

 

Çocuğu çekiştirerek otobüse zar zor binebiliyorum. İnsanlardan müsâde isteye isteye orta tarafa ilerliyorum. Camın önündeki alanı sıkıca tutmasını tembih ederek önümde sıkıştırıyorum, montunun kapüşonunu da çaktırmadan tutarak garantiye alıyorum. Bütün gün başımın etini yedi... "Anne ne olur uçağa binelim" Diye tutturdu. Kızım durup dururken uçağa mı binilir? Yaz gelsin anneannenlere giderken bineceğiz. Yok ne desem olmadı. En sonunda tepemi attırdı. Yeter artık! O sırada otobüs geldi de Allah'tan itiraz edemeden aceleyle bindik. Neyse... Dışarıyı seyretmeye daldı da sustu, yoksa inadı insanı canından bezdirir.

Annem "aynı sen" diyor. "Merak etme büyüyünce geçer" diye de ekliyor kendisinden emin her zamanki o tavrıyla... Çocukken ben de böyle diretirmişim. Ne zaman vazgeçtim acaba diretmekten? İstediğim şeyler için mücadele etmeyi hangi ara bıraktım? Sırf uğraşmamak için "tamam, senin dediğin gibi olsun" demeye ne zaman başladım?

Durağımıza geldik. Biraz boşalmış otobüsten rahat hareket ederek iniyoruz. Elimi tutmak istemiyor, tripli! Zorla tutuyorum. Kımıl kımıl elini kurtarmaya çalışıyor ah be çocuğum lüzumsuz bir savaş veriyorsun. O an, işte tam o an hatırlıyorum! Annemin bana sürekli söylediği; "lüzumsuz" "olmaz" "ben senin annenim" "itiraz etme" söylemlerini... O aralarda bir yerde bırakmış olmalıyım mücadele etme isteğimi... Aynısını kendi çocuğuma yapıyorum! Kendime inanamıyorum. Çok utanıyorum... Kaldırıma çöküyorum, yavrum ne olduğunu anlamıyor telaşlanıyor. "Anne! İyi misin?" Yanıma gelerek yüzümü seviyor. "Uçağa binmesem de olur, sen üzülme" Kendini suçlu hissediyor. O hissi iyi biliyorum... Ben annem değilim! Onun mücadele gücünü kaybetmesini hiç istemiyorum. Üzülmüyorum canım merak etme... Onu öperek, yoruldum biraz ondan oturdum diyorum. Rahatlasın istiyorum. Sen çok mu istiyorsun uçağa binmeyi?

"Evet!" Gözlerinden ışıklar çıkıyor. "Sen de yanımda ol! Sensiz hiç zevkli olmaz" Gülümsüyorum, tamam. Akşam baban gelince bir baksın bakalım nereye gidebiliriz? Sevinçten boynuma sarılıyor. İçimde bir şeylerin değiştiğini hissediyorum ve minicik ellerin sıcaklığına kendimi memnuniyetle bırakıyorum...


İnstagram adreslerim: 
storybysevil / 1sevilozdemir

Mart/2022/İstanbul
Sevil Özdemir


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...