"Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep böyle sürecek gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağan olur." Yerle bir olmuş binalardan birinin yıkıntısına bakıp, içlenerek tekrarlıyor bu sözü... Buraya geleli 7 gün olmasına rağmen hala şoku üzerimden atamadım. Verilen görevlendirme doğrultusunda yardım etmeye çalışıyorum. Bu şehre daha iki sene önce bir turla gelmiştim. Sonbahardı. Hava tatlı bir ılıklıktaydı. Habib-i Neccar Camii'ni ziyaret edip meşhur çarşısında künefe yediğimizi, keyifle gezdiğimiz mekanları ve gördüğüm en iyi müzelerden biri olduğunu düşündüğüm Hatay Arkeoloji Müzesi'ni hayranlıkla gezdiğimi dün gibi hatırlıyorum... Dün gibi hatırladığım şehir artık burası değil! O şehir gerçekten var mıydı? Buna inanmakta zorluk çekiyorum. Bir film stüdyosunda dünyanın sonuna doğru yürüyor gibiyim... Hava buz gibi! İnsanlar ev kıyafetleriyle sokakta, evlerinin yıkıntısından ayrılmadan yardım bekliyor... Maskesiz...
Söz uçar, yazı kalır!