Ana içeriğe atla

Yeni yıl için "10 oyun" tavsiyesi

Yeni bir yıldan herkese merhaba... Her ne kadar bütün yaşananları geride bırakıp, yeni yıla tüm kalbimizle; barış, huzur dilekleriyle girsek de yaşananlar peşimizi bir türlü bırakmadı ve yeni yılın ilk gününe bizi derinden sarsan terör saldırısıyla uyandık... Ama biz "Bir insan parasını kaybetmişse, hiçbir şeyini kaybetmemiş demektir. Sıhhatini kaybetmişse, hayatının yarısını kaybetmiş demektir. Ama umudunu kaybetmişse, her şeyini kaybetmiş demektir." Diyen Konfüçyüs gibi umudumuza sıkıca sarılalım, hiç kaybetmeyelim...

Bu senenin ilk yazısını; bu sezon izlediğim, bazılarını yazdığım, bazılarını da fırsat bulup yazamadığım ve izlerken çok beğenip bunu paylaşmalıyım dediğim oyunlardan seçtim. Bakalım beğenecek misiniz?

Hedwig ve Angry Inch – Tiyatro Kazan Dairesi

Yılmaz Sütçü'nün Türkçeye çevirdiği, John Cameron Mitchell'in eseri "Hedwig And The Angry Inch Glam Rock Müzikali" ilk kez ülkemizde Kazan Dairesi tarafından sahneleniyor. Yılmaz Sütçü ve Ayşe Günyüz'ün rollerini paylaştığı oyunda, Doğu Alman trans şarkıcı Hedwig'in ve orkestrası Angry Inch'in dünya turnesini izliyoruz. Yılmaz Sütçü'nün göz dolduran performansı ve kendinizi rock şarkılar eşliğinde büyülü bir gösteri içinde bulmak isterseniz Hedwig ve Angry Inch'i listenize ekleyin…

Yastık Adam - Entropi Sahne

Martin McDonagh'ın yazdığı A. Bülent Acar'ın yönettiği, Mehmet Tekatlı, Yurdaer Okur, Deniz Hamzaoğlu Fatih Topçuoğlu ve Deniz Demir'in rollerini üstlendiği kara mizah tarzındaki "Yastık Adam" totaliter bir ülkede sorguya çekilen bir yazar, karanlık masallar, işlenen çocuk cinayetleri ve soruşturma boyunca beklenmedik şekilde geçmişlerine yolculuk ettiğiniz kişiliklerin sıra dışı hikayeleriyle, oldukça uzun bir oyun olmasına rağmen gözünüzü kırpmadan izleyeceğiniz bir aksiyonla sizi koltuklarınıza çivileyecek...

Torun İstiyorum – Moda Sahnesi

Thomas Jonigk'in yazdığı, Kemal Aydoğan'ın yönettiği, Nazan Kesal, Münircan Cindoruk, Caner Cindoruk, Aslı Samat, Hülya Gülşen, Bülent Çolak ve Ahsen Özercan'ın rollerini üstlendiği "Torun İstiyorum" farklılıklara yaşam alanı bırakmayan totaliter anlayışların bir aile ve toplumla ilişkilerini komik ve abartılı bir şekilde sizlere sunarken siz de çılgın bir anne ve çocukları arasındaki ilişkiyi koltuğunuza yaslanıp keyifle izleyeceksiniz…

Dünyaya Gözlerimden Bak – Tiyatro D22

Lothar Kittstein'in yazdığı, Frank Heuel'in yönettiği, Berkay Ateş, Can Kulan ve Emir Çubukçu'nun rollerini üstlendiği "Dünyaya Gözlerimden Bak" üç eski askerin deneyimlerinden yola çıkan hikayeyi seyirci ile buluşturuyor. Oyunun en ilginç yanı ise klasik bir tiyatro mekanında değil Kadıköy'de eski bir köşkün odalarında hayat bulması... Değişik bir deneyim yaşamak isteyenler bu fırsatı kaçırmayın…

Popüler Gerçek - Tiyatro İstanbul & EKİP Tiyatrosu

Tiyatronun genç yeteneklerinden Cem Uslu'nun yazıp/yönettiği, Kerem Atabeyoğlu, Almila Uluer Atabeyoğlu, Emel Çölgeçen, Nihal Usanmaz ve Cem Uslu'nun rollerini üstlendiği "Popüler Gerçek" isteyerek ya da istemeden bir şekilde hayatımızın merkezi haline gelen internet bağımlılığı ve sanal gerçeklik üzerine, sorgularken sorgulatan, güzel bir oyun izlemek isteyenler için ideal bir tercih olabilir…

Parçacıklar - Pürtelaş Tiyatro

Nick Payne'ın yazdığı, Tamer Can Erkan'ın yönettiği, Damla Sönmez ve Deniz Karaoğlu'nun rollerini üstlendiği "Parçacıklar" "Çok net yasaların boyunduruğu altında serseri mayın gibi rastgele oraya buraya fırlatılmış küçücük parçacıklarız." Diyerek bizi bir adam ve kadının ilişkisine götürüp, bu ilişkinin sonsuz olasılıklarını ve yapılan herhangi bir seçimin kaderi nasıl etkilediğini deneyimlediğimiz, paralel evrenler arasında seyahate çıkarıyor… Bu seyahatte yerinizi almak isterseniz bu oyunu kaçırmayın…

Vanya Sonya Maşa ve Spike - Tiyatro Pera

Christopher Durang'ın yazdığı, Yücel Erten'in yönettiği, Tilbe Saran, Nesrin Kazankaya, Şerif Erol, Doğan Akdoğan, Başak Meşe ve Gamze İpek'in rollerini üstlendiği "Vanya Sonya Maşa ve Spike" bu sezonun en tatlı oyunlarından biri... Çehov oyunlarına göndermeler yapan ve  üç kardeşin ilişkilerini izleyiciye eğlenceli bir atmosferde yansıtan oyunu izlerken gülmek garantidir…

10 11 12 - Tiyatro Craft

Jason Hall'in yazdığı, İpek Bilgin'in yönettiği, Ezgi Mola ve Enis Arıkan'ın rollerini üstlendiği "10 11 12" lüks bir binanın kat koridorunda geçen oyun, izleyiciye bu iki komşunun aralarındaki sohbetlerden; para, statü, başarı, önyargı, ırkçılık, şiddet vb. konulara bakış açılarına tanıklık ettiriyor... Zaman zaman kahkahalarla, zaman zaman gerilerek, endişeyle ama en çok iyi oyunculukların da etkisiyle keyifle izlenecek bir oyun olarak listemizde yerini alıyor...

Akciğer – Tiyatro İn

Duncan Macmillan'ın yazdığı, Mehmet Birkiye'nin yönettiği, Engin Hepileri ve Nergis Öztürk'ün rollerini üstlendiği "Akciğer" sezonun en etkileyici oyunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bir adam ve kadının çocuk yapmak endişesi üzerinden hayatı sorguladığı çok güncel ve oyuncuların performansıyla iyi ki izledim diyeceğiniz bu oyunu da listeye ekleyin derim...

Joko'nun Doğum Günü – Yolcu Tiyatro

Roland Topor'ın yazdığı, Ersin Umut Güler'in yönettiği, Tolga İskit, Ayşe Tunaboylu, Cenk Dost Verdi, Efe Ünal, Merve Dağlı, Yasemin Ertorun, Burak Üzen ve Sercan Dede'nin rollerini üstlendiği "Joko’nun Doğum Günü" bu sezonun en performatik oyunlarının başında yerini almış durumda... "Bir de sizleri taşımaya başladığımdan beri yere bakıyorum hep, daha önce göğe bakardım." Diyen Joko'nun su deposunda işçi olarak çalışırken başından geçenleri tamamen performansa dayalı bir oyunculukla anlatıyor ve izleyiciye de nefes nefese oyunu izlemek düşüyor...

Tiyatro iyidir. İyileştirir…
Yeni yılda, sevdiklerinizle güzel anılar biriktireceğiniz keyifli zamanlar diliyorum… Sevgiyle…


İnstagram adreslerim: 

Sevil Özdemir



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...