Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eski bir hikaye...

Evden sinirle çıkmış, söylene söylene kuru yapraklara otlara tekme savurarak yürüyor... Bütün suçlu oymuş gibi sakince arkasından gelen evin köpeği Arap'a "gelme diyorum sana. Git başımdan!" Diye bağırıyor...  Tek suçu onu takip etmek olan zavallı hayvancağız kuyruğunu sallayarak duruyor ve yüzünden anlam çıkarmaya çalışır gibi sahiplerinin büyük oğluna bakıyor. Oysaki her zamanki gibi evden kim çıkarsa onu güvenli tutmak için peşinden gidiyor. Bu asi oğlan niye şimdi ona bağırıyor? Hiç anlamıyor... Çocuk, yerden uzun bir dal parçasını alıp savura savura yürümeye devam ederken Arap da etrafı koklayıp başka şeylerle ilgileniyormuş numarasıyla sahibini geriden takip ediyor... Uçsuz bucaksız başak tarlalarının yanından geçiyorlar. Sapsarı otlar güneşin ışığıyla daha da sararmış ve göz alıcı görünüyor... Mevsim sonbahara çalarken güneş tatlı tatlı ısıtıyor...  Çocuk, öğretmenin soğuk algınlığından dolayı okuldan erken saldılar diye sevinirken, eve gelip hep aynı şeyleri yaşam...

Hamamdaki çay bardakları

Cağoloğlu Hamamı'nın kapısındaki yazıya bakıp emin olmak ister gibi -Her çarşamba saat 10.00-17.00 arası kadınlar günü- diye tekrarlıyor.  Küçük kardeşinin elinden tutmuş buraya annesini aramaya geldiğine hala inanamıyor... Annesinin işi çıktığında Alpay'ı bıraktığı Ayşe abla, okuldan geldiği saati bildiğinden merdivendeki ayak sesini duymuş ve kapıyı açıp  eline annesinin bıraktığı notu sıkıştırırken Alpay'a "ablan geldi" diye seslenmişti. Alpay sevinçle ablasının yanına koşarken Ayşe abla da "pazara gitmem lazım" diyerek aceleyle onlarla birlikte dışarı çıktı. Annesinin "kardeşini de al gel" diye tarif ettiği hamamın kapısında durmuş küçük Alpay'a bakarak, bu kadına bir şeyler olmuş olmalı diye düşünüyor. İnşallah delirmemiştir! Dünyadan habersiz neşeyle etrafı seyreden kardeşini çekiştirerek içeri giriyor. İçerideki görevli üst kattaki odalarda soyunup inmesini söylüyor "yok ben sadece anneme bakıp çıkacağım" dese de laf anlata...

Tamiri olmayan şeyler

"Anlaşıldı. Bu gece uyku yok!.." Dönüp durduğu yataktan uzanıp, yatmadan önce komodinin üzerine bıraktığı bardaktaki suyundan birkaç yudum içiyor. Geçen seferki gibi bardağı devirmemek için dikkatlice yerine koyuyor. Bu saatte kalkıp temizleyecek hiç hali yok doğrusu... Saatin kaç olduğunu öğrenmek için telefonuna bakıyor ekran ışığı gözünü alınca hemen kısıyor. Saat daha iki diye söyleniyor... "Offf... Uyusana!" Oyalanmak için sosyal medyaya bakıyor... Gitarıyla şarkılar söyleyen dalgalı saçlı, temiz yüzlü genç bir çocuğun zalim şarkısının nakaratını söylediği çok kısa bir ana denk geliyor. Tüylerini diken diken eden bu güzel sese hayran olup şarkının tamamını söylediği versiyonunu buluyor. Kulaklığını takıyor. Gece gece komşuları rahatsız etmeyelim, normal insanlar bu saatte uyuyorlar diye düşünüyor...  Sırt üstü uzanıp tavana bakarken kulaklığından yayılan bu duru sesle birlikte bedeninden çok uzaklara gittiğini hissediyor... Hem yarın hiç olmasın hem de bir an ö...

Bir nefeslik durak

Binanın dış kapısında durup evlerinin olduğu kata baktı. Sanki bir asır geçmişti bu eve gelmeyeli... Ailesi geçen sene giriş katta bir ev tutmuş ameliyat sürecini orada geçirmişti. Kapının açılma sesini duyup içeriye adım attığında sağ taraftaki aynaya gözü ilişti, bir yabancıya bakar gibiydi. "Korkma" dedi "geçti... İyisin..." Alabildiği kadar derin bir nefes aldı. Şükretti... Biraz korkuyla yavaşça merdivene yöneldi, ilk katı rahat çıktığını görünce nefesini bırakarak bir ohh dedi içinden... Geçen sene elinde oksijen tüpüyle her adımda dinlenerek yarım saatte zor çıktığı o son dönemi hatırladı. Doktor donör bekleme sürecinde merdiven çıkmayı yasaklamış ailesi giriş kattaki evi o zaman tutmuştu. Bu kadar rahat hareket edebilmesine şaşırarak ikinci kata yöneldi. "Daha 34 yaşında kendine ne yaptın sen böyle?" demişti doktor babacan bir tavırla "hızlı yaşadım doktor bey" diye takılmıştı o haliyle... Yalan da değildi küçük yaştan beri sigara içerdi....

Bilinmeyen bir hayranın mektubu

  "Sana, beni asla tanımamış olan sana" diye yazılmıştı en üste, bir hitap, bir başlık yerine. R. hayretle durdu: Ona mıydı bu, yalnızca düş ürünü bir insana mı yazılmıştı? Ansızın merakı uyanmıştı. Ve okumaya başladı... Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Stefan Zweig Sayın Zweig, bu mektup elinize geçer mi, size ulaşıp okuma merakı uyandırır mı bilmiyorum? Şansımı denemek istedim... Aslında size ve kitaplarınıza aşinalığım oldukça eski ama okuma fırsatını geç elde ettim diyebilirim. Gerçi bana kalırsa hiçbir şey için geç kalınmaz her şey zamanında vuku bulur... Çok az kitabınız kaldı okumadığım, hepsini bitirdiğimde tekrar yazarım... Burada bahsetmek istediğim yukarıda alıntı yaptığım 'Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu' hikayeniz. Bu sizinle tanışmama vesile olan ilk kitap... Yaklaşık 10 yıl önce okuyup çok beğenmiştim. Bu kadar kısa bir hikayenin bu kadar vurucu olmasından ve samimi dilinizden çok etkilenmiştim. Sonra üzerinden hayat geçti. Duygular değişti... Bir çok şey ...