Ana içeriğe atla

Ağaçlar, kuşlar, bir de sonbahar...

 

Buraya her geldiğinde yaptığı gibi önce kuşlara yem veriyor sonra da yürüyüşünü tamamlayıp dinlenmek için boş bulduğu bir banka oturuyor...

Tüm park sakince bir kabullenişle sonbaharı yaşıyor... Ağaçlar depresyon yaşasaydı bu kesin sonbaharda olurdu diye düşünüyor. Öyle mi olurdu? Bilmiyor... Uyandığından beri hissettiği sıkıntıdan kurtulmak için yürüyüşe çıkmış, her yürüyüşte yaptığı gibi kuşlar için de yanına bir şeyler alıp keyifle etrafında toplanmalarını seyretmişti. Ruhuna iyi geliyordu onları beslemek. "Birine iyilik yapmak, karşımızdakinden çok bize iyi gelir" demişti sevdiği bir yazar. Gerçekten de öyle hissediyor... Yaşlı bir amcanın getirdiği yemi kuşlarla konuşarak, sevgiyle paylaşırken nasıl mutlu olduğunu seyrediyor. Güvercinler, kim yem verirse o tarafa doğru topluca süzülerek uçuyor... Ahh! Bir de çocuklar tarafından kovalanıp durmasalar. Kuşların depresyon sebebi çocuklar olabilir diye düşünüyor koşarak aralarına dalıp hepsini dağıtan çocuğu seyrederken...

Bankta yalnız değil, biraz ilerisindeki oyun parkında çığlık çığlığa keyifle oynayan çocuklar, bir yerden bir yere uçuşan kuşların kanat sesleri eşlik ediyor kendisine bir de bastonla yürüyerek buralara kadar gelmiş, birbirlerini her gün görmenin aşinalığı ile sohbet eden tonton amcalar... Etraflarındaki bütün bu gürültüye rağmen görünmez kulak tıkaçlarını takmış gibi uyuyabilen parkın bekçileri sevimli köpekler ve bu kadar karmaşanın içinde yanından geçip giden insanlara, üzerinde yaşam kurmuş tüm canlılara ve önündeki uzun kış aylarına tevekkül eden kıymetli ağaçlar... Şükür...


İnstagram adreslerim: 

Ekim/2022/İstanbul
Sevil Özdemir



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...