Ana içeriğe atla

Sezonun en eğlenceli 5 oyunu

Her şey üstümüze üstümüze gelirken, hayat koşturmacası nefesimizi keserken, zamanı ne kadar verimli kullanmaya çalışırsak çalışalım hiçbir şeye yetişemezken, bir taraftan bahar yorgunluğuyla baş etmeye çalışıp, diğer tarafta her yerde saldırıya hazır bekleyen mikroplara karşı kendimizi korumaya çalışırken ne çok yoruluyoruz aslında... 

Biraz durmalı sevgili okur, biraz nefeslenmeli... En çok da kendimiz için bir şeyler yapmalı az biraz da olsa keyiflenmeli...

Bu hafta size, bana göre sezonun en eğlenceli 5 oyununu seçtim…

Kadınlar, Filler ve Saireler... - BKM

Yunus Emre Gümüş'ün yazdığı, Özen Yula'nın yönettiği, Vahide Perçin, Yasemin Conka ve Açelya Topaloğlu'nun rol aldığı "Kadınlar, Filler ve Saireler" komşu oldukları halde birbirine yabancı üç kadının, erkeklerle ve yaşamla baş etme yöntemlerini mizahi bir dille anlatıyor…

Üç kadının hayatı ve başlarına gelen olaylara tanık olurken, müthiş eğlenceli, güncel bir metin ve göz dolduran oyunculuklarla birleştirilmiş şahane performanslar izlemeye hazır olun.

Sen İstanbul'dan Daha Güzelsin - BAM

Murat Mahmutyazcıoğlu'nun yazıp, yönettiği, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Ayfer Dönmez ve Melis Öz'ün rolleri paylaştığı oyun, bir aileden üç kuşak kadının, kendine, birbirlerine, İstanbul'a, hayata dair anlattıkları üzerine... Yaşanmış her olayın, üç kadının gözünde farklı anlamlar taşıdığı, söyledikleri, söyleyemedikleri, içlerine attıkları, iç sesleri ekseninde bir monoloğa dönüşen oyunda ne zaman az biraz hüzünlenecek olsanız, hemen ardından kahkaha atacağınız garanti kapsamında...

Ayrılık - Tiyatroevi

Behiç Ak'ın yazdığı, Semih Çelenk'in yönettiği, iki sevilen oyuncu Sevinç Erbulak ve Fırat Tanış'ın rollerini paylaştığı oyunda; ayrıldıktan bir yıl sonra bir araya gelen boşanmış bir çiftin, evlilik ve ayrılık süreçlerini ironik bir bakış açısıyla sorgulamalarına tanık oluyoruz...

Sevinç Erbulak ve Fırat Tanış’ın birbiriyle paslaştığı, görkemli oyunculuklarıyla eğlenceli bir sorgulamaya dönüşen "Ayrılık" sizin ya da tanıdıklarınızın yaşadığı anlarla örtüşen, oyuncuların doğallıklarıyla, tanıdığınız insanlara ait bir eve konuk olup, onların sevimli atışmalarını izlemek gibi keyifli...

Kundakçı - Oyun Atölyesi

Grigory Gorin'in yazdığı, Muharrem Özcan'ın yönettiği, Tuna Kırlı, Devrim Özder Akın, Muharrem Özcan, Evren Erler, Tuğba Çom Makar, Tuğçe Karaoğlan, Gözde Kırgız, Timuçin Başgül, Kerem Arslanoğlu, Mithat Ozan Küren ve Serkan Ilgaz'ın rollerini paylaştığı "Kundakçı" kalabalık kadrosu ve eğlenceli sahnelenişiyle izleyicinin gönlünde taht kuran oyunlardan biri…

M.Ö 356'da pazarcı Herostratus'un dünya harikası Artemis Tapınağı'nı yakmasıyla başlayan olayların anlatıldığı oyunu izlerken, insanların düşüncelerinin ne kadar çabuk değiştiğine eğlenceli bir şekilde tanık olacaksınız...

Şahane Züğürtler - Şehir Tiyatroları

Jacques Deval'ın yazdığı, Haldun Dormen'in yönettiği, Müge Akyamaç, Can Başak, Özgün Akaçça gibi isimlerin oyunun kalabalık kadrosunda yer aldığı, bu sezon Şehir Tiyatroları'nın en eğlenceli oyunlarından biri olan "Şahane Züğürtler" Rusya'daki devrimden sonra batı ülkerine kaçan Rus asilzadelerinden Ouratieff çiftinin yaşadıklarını anlatıyor... Çar'a ait yüklüce bir serveti de beraberinde getiren çift, bu paraya dokunmaz, hizmetçilik ve uşaklık yaparak hayatlarını sürdürmeye devam ederler. Sonuçta, çok büyük bir servete hükmetmekle beraber yoksul bir hayat yaşayan çiftin başına akılalmaz olaylar gelir...

Belki yüzünüzde bir tebessüme neden olur, belki de ruhunuzda biraz hafiflemeye... Kim bilir... Her zaman söylediğimiz gibi; Tiyatro iyidir. İyileştirir...

Biraz mola verin ve kucaklayın baharı tüm gücünüzle… 



İnstagram adreslerim: 

Sevil Özdemir



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

"Ömrüm" bir Cem Karaca öyküsü...

"Bazı şeyler eskimez. Eskiyenlerin yanında yepyeni durur. Süslü püslü yalan yanında çırılçıplak gerçeğin ta kendisidir bazı insanlar. Bkz. Cem Karaca" yazmış sevenlerinden biri Youtube' daki şarkılarından birinin yorum kısmına...  Ne güzel bir tespit diye düşündüm ilk okuduğumda... Bir sanatçıya söylenebilecek en güzel sözler değil mi sizce de? Cem Karaca'yı oldum olası sevmişimdir. Duruşunu, hakkında söylenen onca söze rağmen bildiğini yapmaktan vazgeçmeyişini, sanatını, dünyanın değiştiği gibi kendisinin de değişebilmesini tabi ki en çok yorumculuğunu...  Burada Cem Karaca'yı anlatmaya kalksam buna bilgim yetmez, benim bahsedeceğim bu hafta sonu izlediğim bir gösteri hakkında...  Doğumundan ölümüne dek, eserlerinden örneklerle hayatının konu alındığı "Bir Cem Karaca Öyküsü" olarak tanımlanan "Ömrüm" isimli tek kişilik müzikli gösteri... Oyuncu ve Müzisyen Renan Bilek 'in müzikteki ustam dediği Cem Karaca ’yla çalıştığı dönemdeki anı...

İçimdeki Yaz

  Zamanda yapacağı yolculuktan habersiz, elindeki kitabı dikkatle inceliyor ve "En az on beş sene olmuştur," diye tahmin yürütüyor. Okuduğunu pek hatırlayamıyor ama belli ki onun kitabı, hep yaptığı gibi ilk sayfasına tarih atıp bir de not yazmış. İşte tam düşündüğü gibi, on beş sene öncesinin tarihi. Üniversiteye hazırlandığı sene. "Peruş'un hediyesi" diye de not düşmüş. Hafif bir esintiyle irkilip, yan sandalyedeki şala uzanıyor, burnuna gelen melisa kokusuyla mest olurken bakışlarını balkonun en ucundaki büyük, yeşil saksının içinde, narin bir genç kız gibi süzülen melisaya çevirip "Ahh! Melisa, sakın kokunu sadece rüzgara bırakma," diye tembihliyor ve havada kalan ferahlatıcı kokuyu içine çekiyor. Şalın yumuşak sıcaklığına sarınıp, bir yandan kahvesini yudumlarken karıştırdığı kitabın içinde bir fotoğraf buluyor. Üç kişi var fotoğrafta, ikisinin yüzü kalemle karalanmış. "Kıskanç Serap" diye azarlıyor on beş sene önceki hâlini. Fotoğraftak...