Ana içeriğe atla

100 kadın ve umut dolu hikayeleri

"Dünyanın asi kızlarına:
Daha fazlasını hayal et
Daha fazlasını iste
Daha çok mücadele et
Ve kuşku duyduğun zamanlarda
Unutma:
Sen haklısın."

Sözleriyle başlayan "Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler" isimli bir kitaptan bahsetmek istiyorum size...


Şimdiye kadar yapılmamışı yapmayı, yapılmış olana da hep farklı bir açıdan bakmayı hedefleyen ve yayıncılık dünyasının deneyimli isimlerini bir araya getiren "Hep Kitap"ın çocuk kitabı olarak tasarladığı "8 Mart Dünya Kadınlar Günü"ne özel bir basımla bütün kadınlara armağan ettiği bu kitap, bence kız çocuğu olan her evde kitaplığın başköşesinde yerini almalı...

Gazeteci Elena Favilli ve Yazar/Tiyatro Yönetmeni Francesca Cavallo'nun hazırladığı, Deniz Öztok'un dilimize çevirdiği kitapta; 100 sıra dışı kadının hayatının, masalsı bir dille anlatımını okuyoruz, sayfanın bir tarafında sıra dışı kadınların hikayesi, diğer tarafta 60 yetenekli kadın tarafından tasarlanan, olağanüstü illüstrasyonlarla renklendirilmiş hayatları ve bu sayfanın köşesinde, hikayelerini okuduğumuz kadınların hayata dair sözleri var...

Bu asi kadınlardan; savaştan kaçıp, ailesiyle Londra'ya yerleşen Alek Wek, parkta yanına gelen ajans sahibinin teklifiyle mankenliğe başlayıp, hayatının değişmesine; "Güzellik içeriden ışıldadığında inkar edilemez" diyerek tarihe not düşerken, Birleşik Arap Emirlikleri'nde doğan Amna Al Haddad ise dünyanın birçok yerinde yarışlara katılarak halter kaldırıyor ve "Kimse bana ne yapıp ne yapamayacağımı söyleyemez" diyerek gönlümüze taht kuruyor... Daha 15 yaşındayken vücut ısısıyla çalışan fener icat eden Google Bilim Fuarı'nda bu icadıyla birincilik kazanan ve günümüzün en umut vaat eden mucidi olarak tanınan Ann Makosinski'nin dediği gibi "Yaşadığınıza göre, ışık üretiyorsunuz demektir" işte bu, duyduğum en umutlu cümlelerden biri olarak hafızamda yerini alıyor…

Coco Chanel'den Bronte kardeşlere, Kraliçe Elizabeth'ten Evita Peron'a, Frida Kahlo'dan Jane Austen'e, Kleopatra'dan Virginia Woolf'a, jimnastikçiden ressama, boksörden halterciye, pilottan siyasetçiye, dünyanın ve zamanın her köşesinden kendilerine dayatılan kurallara ve geleneklere isyan etme gücü bulan, her meslekte var olmuş, başarmış, asi, sıra dışı ve cesur kadınların hayatlarına dair önemli bilgilerin yer aldığı "Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler" tanıdığım, tanımadığım, okudukça hayran olup, onlarla gurur duyduğum 100  kadını anlatıyor... Bu dünyada yaşamış, yaşamakla kalmayıp, iz bırakmış, hala bir şeyleri değiştiren, değiştirme cesareti olan kadınlar... İyi ki varsınız.

"8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde her yaştan genç kıza bir hediye" sloganıyla "Hep Kitap"ın yayımladığı ve raflarda yerini alan "Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler" kitabını bütün kız çocuğu yetiştirenler, içlerindeki kız çocuğunu koruyanlar, kadınlara kıymet veren erkekler, dünyada iz bırakmış, bırakmaya devam eden kadınları tanımak isteyenler... Varlığından mutluluk duyacağınız ve ne zaman açıp okusanız iyi hissedeceğiniz bu kitabı ne yapıp edin kitaplığınıza ekleyin...

Maya Angelou'nun "Bir kadın ne zaman kendi sesini duyurmak için ayağa kalksa, planlamamış bile olsa, tüm kadınlar için de ayağa kalkmış olur." Sözüyle bitirirken, içindeki cesareti kimsenin kırmasına izin vermeyen, yaşadığı her fırtınadan daha güçlü çıkan, umudunu yitirmeyen, bu dünyaya varlığıyla renk katan tüm kadınlara sesleniyorum. Size bunun aksini söyleyenlere inanmayın. Hepiniz çok özelsiniz!


Yazıyı serbestiyet.com'dan okumak için;

İnstagram adreslerim: 

Sevil Özdemir


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

"Ömrüm" bir Cem Karaca öyküsü...

"Bazı şeyler eskimez. Eskiyenlerin yanında yepyeni durur. Süslü püslü yalan yanında çırılçıplak gerçeğin ta kendisidir bazı insanlar. Bkz. Cem Karaca" yazmış sevenlerinden biri Youtube' daki şarkılarından birinin yorum kısmına...  Ne güzel bir tespit diye düşündüm ilk okuduğumda... Bir sanatçıya söylenebilecek en güzel sözler değil mi sizce de? Cem Karaca'yı oldum olası sevmişimdir. Duruşunu, hakkında söylenen onca söze rağmen bildiğini yapmaktan vazgeçmeyişini, sanatını, dünyanın değiştiği gibi kendisinin de değişebilmesini tabi ki en çok yorumculuğunu...  Burada Cem Karaca'yı anlatmaya kalksam buna bilgim yetmez, benim bahsedeceğim bu hafta sonu izlediğim bir gösteri hakkında...  Doğumundan ölümüne dek, eserlerinden örneklerle hayatının konu alındığı "Bir Cem Karaca Öyküsü" olarak tanımlanan "Ömrüm" isimli tek kişilik müzikli gösteri... Oyuncu ve Müzisyen Renan Bilek 'in müzikteki ustam dediği Cem Karaca ’yla çalıştığı dönemdeki anı...

İçimdeki Yaz

  Zamanda yapacağı yolculuktan habersiz, elindeki kitabı dikkatle inceliyor ve "En az on beş sene olmuştur," diye tahmin yürütüyor. Okuduğunu pek hatırlayamıyor ama belli ki onun kitabı, hep yaptığı gibi ilk sayfasına tarih atıp bir de not yazmış. İşte tam düşündüğü gibi, on beş sene öncesinin tarihi. Üniversiteye hazırlandığı sene. "Peruş'un hediyesi" diye de not düşmüş. Hafif bir esintiyle irkilip, yan sandalyedeki şala uzanıyor, burnuna gelen melisa kokusuyla mest olurken bakışlarını balkonun en ucundaki büyük, yeşil saksının içinde, narin bir genç kız gibi süzülen melisaya çevirip "Ahh! Melisa, sakın kokunu sadece rüzgara bırakma," diye tembihliyor ve havada kalan ferahlatıcı kokuyu içine çekiyor. Şalın yumuşak sıcaklığına sarınıp, bir yandan kahvesini yudumlarken karıştırdığı kitabın içinde bir fotoğraf buluyor. Üç kişi var fotoğrafta, ikisinin yüzü kalemle karalanmış. "Kıskanç Serap" diye azarlıyor on beş sene önceki hâlini. Fotoğraftak...