Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pedofillerin sanal dünyası #Cehennem

Geçen akşam Devlet Tiyatrosu 'nda J ennifer Haley 'in yazdığı, usta oyuncu Metin Belgin 'in yönettiği #Cehennem oyununun galasındaydım... Kendimi gala seyircisi olarak görmesem de hakkında çok şey duyduğum bu oyunun benim programıma uyan başka tarihi olmadığından, büyük bir merakla izleyiciler arasında yerimi aldım. Amerikalı genç yazar Haley'in, Los Angeles ve Londra'da oynadığı dönemlerde ortalığı sallayan oyunu, 2015'te Broadway ile aynı tarihlerde Türkiye'de oynaması gerçekten gurur verici... Başta uyarmam gerekir ki, orijinal ismiyle "Nether" #Cehennem herkese hitap eden bir oyun değil. Biraz bilim kurgu, biraz sanal dünya, biraz pedofili... İnsanı oldukça düşündüren diyaloglar içermekte...  Oyunun tanıtımında "#Cehennem düşüncelerinizi kodlayan, yaşamı gerçeklikten koparan ve şiddet dürtüsünü tetikleyen sanal dünyanın gelecekte duygularımızı da ele geçirme boyutlarını bilim kurgu atmosferinde tartışıyor" deniyor. Hikaye gele...

Bir bisiklet krallığı; Amsterdam

Amsterdam ; üzerine yüzlerce şey yazılabilecek şehirlerden biri... Kanalları, köprüleri, tarihi binaları, gece hayatı, özgürlükleri... Ama ben size Amsterdam'da yaşayanlar için çok sıradan olan bir şeyden bahsetmek istiyorum... Bisiklet ... Bisiklet denen icatın, insanın hayatında daha doğrusu bir şehir dolusu insanın hayatında bu kadar önemli yer teşkil ettiğini ben ilk kez Amsterdam'da gördüm ve gözlerime inanmakta zorluk çektim... Yaklaşık 800 bin kişinin yaşadığı bir şehirde 1 milyon dan fazla bisiklet olduğunu söylesem şaka yaptığımı düşünmezsiniz değil mi? Yılda 25 bin civarında bisiklet kanallara düşüyormuş. Bunların bir kısmı kurtarılıyor, bir kısmı ise kanalda kayboluyormuş. Bu kadar bisikletin olduğu yerde hırsızlık olması da normaldir sanırım çünkü yılda yaklaşık 100 bin civarında bisiklet çalınıyormuş... Gitmeden önce bununla ilgili pek çok şey duymuştum. Özellikle de bisiklet yoluna dikkat etmem gerektiğini ve bisikletlilerin çok hızlı kullandığını... Am...

Memleket manzaraları...

Hayatım boyunca rahmetli Barış Manço'nun hemşerim memleket nire? sorusuna en güzel cevabı verdiği "bu dünya benim memleket" görüşünü savunsam da "Samsun"luyum demekten her zaman gizli bir sevinç duyduğumu  itiraf etmeliyim... B u sevincin nedeni sadece Karadeniz'in çok önemli ve en güzel şehirlerinden biri olması değil... Daha küçük bir çocukken babamla gittiğim yaz tatilinde, çok uzun yıllar geçse de hafızamda tazeliğini koruyan anılara sahip olmamı sağlayan, bir çoğuyla o yaz tanışma imkanı bulduğum ve bir daha da hiç kopmadığım akrabalarım...  Aile ve arkadaş konusunda her zaman şanslı olduğumu düşünmüşümdür ama çoğu insanın birinci derece akrabalarıyla bile görüşmediği bir zamanda, değil birinci derece, ikinci, üçüncü hatta dördüncü derece akrabalarla bile bu kadar iletişimde olmak çok güzel bir duygu... İşte tam da bu nedenden "Samsun"luyum demekten gizli bir sevinç duyarım ve bilirim ki bambaşka bir şehirde ya da ülkede olsalar da ben ...

Üçü bir arada; Rodos, Sakız, Girit

Yunan adalarını çok severim ve kim sevmez ki? diye de düşünürüm... Ama yine de sadece onları sevdiğimi düşünmenizi istemem. Genel anlamda bütün adaları severim… Hatta umarım bir gün en sevdiğim adayı bulup orada bir süre yaşama şansına erişirim. Saymakla bitmeyecek adalarından bazılarını bu yaz keşfetme imkanı bulduğum Yunanistan'ın kapanış seyahati Girit 'e nasip oldu. Ama ben size Girit'ten önce biraz Rodos ve Chios (Sakız) adalarından bahsetmek istiyorum… Rodos 'a geçen bayram (Temmuz) Marmaris 'ten kalkan feribotlarla geçiş yaptık. Her bayram ve her yerde olduğu gibi yoğunluk çok fazlaydı... Biz daha gitmeden internetten araba kiraladığımız için sorun yaşamadan dolaşabildik. Büyük bir ada olduğunu düşünürsek araba kiralamak avantaj olabilir ama adayı dolaşırken çok fazla ATV , motor ve bisikletle dolaşan insanlara da rastladık. Bu çeşit bir keşif de yapılabilir… Rodos'a indiğimiz anda ve sonraki birkaç gün boyunca en net hatırladığım "deni...

Leyla Taşçı'nın hikayesi...

              "Ben, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde denk geldiğiniz binlerce kadından biriyim... 'Hayatımı yazsam roman olur' derler ya, öyle… Valla..." Tanıtımında yer alan bu cümlelerle... Seray Şahiner 'in yazdığı, İlham Yazar 'ın yönettiği ve Nihal Yalçın 'ın oynadığı, "Antabus" u Tatbikat Sahnesi 'nde izleme şansına eriştim. Şans diyorum, çünkü gerçekten çok az oynayan bir oyun Antabus...  Nihal Yalçın'ı daha önce sahnede seyretmedim ama kendisinden beklentim oldukça yüksekti. Performansı beklentimin de üstüne çıktı diyebilirim...  Leyla Taşçı 'nın hikayesi… Her zaman duyduğumuz artık neredeyse sıradanlaşan 3. Sayfa haberlerinden sadece biri... Belki de değil... Leyla'nın hayatına tanıklık ederken, aslında ne kadar da yakınımızda buna benzer hayatlar yaşandığını ve duyarsızlığın, aman aile işine karışılmaz vah vah! Yazık! söylenmelerinin ve sıcak evlerimizde otururken ahkam kesmelerin nelere mal olabileceğine tanı...

Güneşin yakıştığı şehir; Mostar

Mostar 'a güneş yakışır düşüncesiyle Saraybosna 'yı birinci gün gezer, ikinci gün Mostar'a geçeriz diye yaptığımız planı evdeki hesap çarşıya uymadı diyerek 3. güne çekiyoruz.  İyi ki de öyle yapıyoruz. Çünkü, Mostar'ı yağmurlu havada gezmek haksızlık olurdu... Mostar'a Saraybosna'dan tren ya da otobüsle gitmek mümkün. Tren fiyatları daha uygun olmasına rağmen (11 KM) biz otobüsle gitmeyi tercih ediyoruz (20 KM) çünkü, tren saatleri daha seyrek ve daha uzun sürüyor. Daha önce trenle giden arkadaşlar çok fazla tünel olduğunu ve yolda hiçbir şey göremediklerini söylemişlerdi biz de aklımızda kalan bu sözü değerlendirip, yaklaşık 3 saatlik otobüs yolculuğuna başlıyoruz...  Yeşil ve mavinin her tonunu izleyerek, mükemmel bir yolculuk yapıyoruz... Saraybosna'dan Mostar'a geçmek gibi bir niyetiniz varsa ve de arabanız yoksa mutlaka otobüsle gidin derim, manzara nefis... Mostar terminalinde işimizi garantiye alıp saat 18:00'e dönüş biletimizi al...

Saraybosna (Sarajevo) gezisinden izlenimlerim...

Modern Savaş Tarihi 'nin en uzun kuşatmasına sahne olan Saraybosna (Sarajevo) hafızamda acıların şehri olarak yer etmiş... Çocukluğumdan kalma bir aşinalığım var acılarına...  Gelelim gezimizin ayrıntılarına... Yeğenim Gülçin ile çok önceden planladığımız bir geziydi Saraybosna ve Mostar seyahati. Nisan ayında güzel olacağını düşündük ama gitmeyi düşünenleriniz varsa bence Mayıs 'ta çok daha güzel olabilir... İlk gün değil ama ikinci gün soğuk ve yağmura yakalandık... Gerçi hava koşulları bizim gibi her köşesini karış karış gezmeye niyetlenmiş iki kafadarı yıldıramadı o ayrı... Saraybosna'da Türk vatandaşlarına vize uygulaması yok ama siz yine de yanınızda dönüş biletinizi bulundurun. Bize sormadılar ancak sorduklarında ülkeden ne zaman çıkış yapacağınızı ibraz edemezseniz ülkeye girmenize izin vermiyorlarmış aklınızda olsun!  Uçaktan indiğimizde İstanbul'dan farklı bir havayla karşılaşmadık. Bulutlu ama ılıman bir havaydı ki fotoğraf çekmeyi seven biri olarak ...