Limon'u ilk gördüğümüz günü hatırlıyor musun? Hani balkondaki pembe sardunyanın üstüne gelip konmuştu. Ben korkup kaçar sanmıştım, sen kendinden emin yavaşça yanına gidip parmağını uzatmıştın o da sakince gelip konmuştu... Belli ki tanıdık bir hareketti bu onun için, hiç yadırgamamıştı... Tanıdık duygulara kendimizi güvenle bırakmakta hepimiz öyle değil miyiz? Kuş hala parmağındayken sen önde ben arkada balkondan içeriye geçip kapıyı kapatmıştık. O, odanın içinde uçarak avizenin tepesine konmuş etrafı süzerken, sen hemen kafes bulma telaşına düşmüş dışarı çıkmaya hazırlanıyordun. "Bırakalım gitsin yazık hayvana" demiştim "Asıl bırakırsak yazık olur. Bunlar alışık değil dışarıdaki hayata, ya kedilere ya da açlığa yenilir hem bak kendisi bizi seçti" demiştin parmağını uzatınca gelip konan kuşu işaret ederek... O zaman mantıklı gelmişti. Oysa o da dışarıdaki hayatı seçip seçmemeye sadece kendisi karar verebilmeliydi... Yeni ve süslü kafesine hapsederken, limon sarı...
Söz uçar, yazı kalır!