Ana içeriğe atla

Aşk uğruna

Yakalarına iğneledikleri fotoğraftaki hülyalı bakışlı kızın cenazesi için toplanan grubun sessizliğini üniversiteyi bırakmasın diye çabalayan yakın arkadaşı Merve bozuyor... Adama olan kızgınlığı istemsizce sesine yansırken "O kendinden başka kimseyi düşünmeyen bencil adama bağlandığı kadar şu hayata bağlanamadı. Yazık etti kendine..." diyor ölümünün suçunu adama yükleyerek... "Baksanıza" diyor grubun en sessizi Aslı, ayakta duramadığı için yakınları tarafından bir banka oturtulmuş, başı önde sessizce ağlayan yaşlı kadını işaret ederek "Nesrin teyze yıkılmış... Canım benim... Allah yardımcısı olsun..."

Özge, sevdiği adam için kendisiyle ilgi her şeyi bırakmış, onun idealleri uğruna yıllarca dünyayı dolaşmıştı... Adam, ünlü bir yazar olduğunda ise yaptığı ilk şey onu terk etmek oldu. Özge bu konuda hiç konuşmamıştı. Sanki o sayfayı kapatmış kendisi de o sayfayla birlikte hayatını noktalamıştı. Ankara'da annesiyle yaşamaya başlamış, hayattan elini ayağını çekmiş de hatır için yaşıyor gibiydi... Adamın magazinden düşmeyen aşkları, yazdığı kitapların popülerliği dilden dile dolaşırken, Özge sessiz kalmayı seçmişti.

Hastalığı sürecinde bir kere bile aramamış olsa da hayatını adadığı adama kızgın olmadığını bilen ve arkadaşının yaşadığı aşkın büyüklüğüne saygı duyan çocukluk arkadaşı Serap, "benden onun son kitabını istemişti" diyor... Bütün bakışlar aynı anda üzerine çevrilince, arkadaşının söylediği sözü hatırlayarak "aşk, karşılık beklenerek yaşanmaz Serap derdi..." diyor ve herkesin aynı fikirde olduğundan şüphe etmeden "bence o, bu aşkın kahramanıydı" diyerek hala bankta oturmuş kızı gibi acısını içinde yaşayan Nesrin teyzesinin yanına gitmek için cami avlusundaki kalabalığa karışıyor...


İnstagram adreslerim: 

Nisan/2024/İstanbul
Sevil Özdemir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...