Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Durmanın keşfi

  Dur biraz! Dur ki dinlen. Dinlen ki gör şimdiye kadar göremediklerini... Gör ki hisset. Hisset ki duy! Uzaklarda bir yer var deme! İçerideki yerleri keşfet önce... İnstagram adreslerim:  storybysevil / 1sevilozdemir Kasım/2023/İstanbul Sevil Özdemir

Varlığın kabulü

  Ömründe biriken tortuları ne yapacağını bilemediği zamanlardan geçeli çok oldu. Geriye dönüp  dönüp bakmaların, yaraya tuz basmaktan başka işe yaramadığını da epey önce öğrendi... Olur. Dedi  sonra, hayat bu... Ne zaman ki fazlalıklardan arındı, akışta olmanın hafiflettiğini anladı. İşte o  zaman; yaşadığı her şeyin onu buraya getirdiğini idrak ederek, kendi varlığını minnetle kabul etti. Not: Fotoğraf şahsıma aittir. İnstagram adreslerim: storybysevil / 1sevilozdemir Ocak/2023/İstanbul Sevil Özdemir

Renkli bir sessizlik

  Bazı aileler renkli ama çok sessiz. İç seslerinde hayatın izleri var. Her biri kendisinden açılıyor dünyaya... Bir dinleyenleri olsa, kim bilir söylemek istedikleri ne çok şey var... Not: Fotoğraf şahsıma aittir.  İnstagram adreslerim: storybysevil / 1sevilozdemir Sevil Özdemir Kasım/2022/İstanbul

Ağaçlar, kuşlar, bir de sonbahar...

  Buraya her geldiğinde yaptığı gibi önce kuşlara yem veriyor sonra da yürüyüşünü tamamlayıp dinlenmek için boş bulduğu bir banka oturuyor... Tüm park sakince bir kabullenişle sonbaharı yaşıyor... Ağaçlar depresyon yaşasaydı bu kesin sonbaharda olurdu diye düşünüyor. Öyle mi olurdu? Bilmiyor... Uyandığından beri hissettiği sıkıntıdan kurtulmak için yürüyüşe çıkmış, her yürüyüşte yaptığı gibi kuşlar için de yanına bir şeyler alıp keyifle etrafında toplanmalarını seyretmişti. Ruhuna iyi geliyordu onları beslemek. "Birine iyilik yapmak, karşımızdakinden çok bize iyi gelir" demişti sevdiği bir yazar. Gerçekten de öyle hissediyor... Yaşlı bir amcanın getirdiği yemi kuşlarla konuşarak, sevgiyle paylaşırken nasıl mutlu olduğunu seyrediyor. Güvercinler, kim yem verirse o tarafa doğru topluca süzülerek uçuyor... Ahh! Bir de çocuklar tarafından kovalanıp durmasalar. Kuşların depresyon sebebi çocuklar olabilir diye düşünüyor koşarak aralarına dalıp hepsini dağıtan çocuğu seyrederken... ...

Kapanmayan yaraların şehri; Saraybosna...

  Sardığı yaraları kalbinde, yaraların izlerini ise binaların duvarlarında saklayan mağrur kent; Saraybosna (Sarajevo) 90'lı yılların başlarıydı. Çocuktum ama çocukken gördüğüm ve unutamadığım şeylerden birisiydi Saraybosna kuşatması... Modern savaş (!) tarihinin en uzun süren kuşatması olarak tarihe geçen bu olay, her savaş ve benzeri şeyler gibi insanlık tarihinde korkunç izler bıraktı... Avrupa'nın tam ortasında işlenen büyük suç!   Bir başkentte yaşadığınızı düşünün. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk toplam 500 bin kadar insanla birlikte hapsedildiğinizi ve dışarıyla ilişkinizin kesildiğini... Her gün sevdiğiniz insanları kaybettiğinizi, acıları kalbinize gömerken yaşamaya devam ettiğinizi ve her an ölümle burun buruna yaşadığınızı... Yollarda yürümeyi unutup koşmaya alıştığınız, ömrünüzden dört yıla yakın bir süreyi hayatta kalabilmek adına böyle geçirdiğinizi düşünün...  Siz bunları yaşarken, dünyadaki diğer insanlardan bazılarının sizi ve yaşananları sadece ekran...

Eylül'e güzelleme

"Eylül bir ay değil, bir aylık ayrı bir mevsim" demiş ya şair, işte tam da öyle diye düşünüyor... En güzel yaz havası hep Eylül'e denk gelir... Bütün bir yazın kirinden pasından arınmış, pırıl pırıl ve sakince kafa dinliyor gibidir bütün sahiller... Karşı adaların evlerinin bile net görüldüğü bu güzel eylül akşamüstünde denizin bütün yaz gizlediği sakinliğini hayranlıkla seyrediyor... Sessizliğin tadını çıkarmak ve bir şeyler yazmak için geldiği balkonda manzaraya karşı oturmuş elinde kalem ve not defteriyle karşı adaların evlerini seçmeye çalışıyor. Kendi haline gülümsüyor... Denizin ortasındaki bir kaç ada ve adaların kıyı kesimlerindeki evlerin resmedildiği hani şu seyredene huzur veren o yağlı boya tablolardan birinin içinde gibi hissediyor. Bir farkla diyor "uzaktan gelen köpek havlaması ve martıların sesi duyulmuyor o tablolarda..." Gökyüzü ise ayrı bir konu başlığını hak ediyor. Bugünkü manzara tek bir tabloya sığmıyor... Kızıla çalan nefis renk cümbüşüne...

Bir 8 Mart hikayesi

  Çocukları okula kocasını işe göndermiş ortalığı toplamaya koyulmuştu... Oğlanların odasından başladı. Havalansın diye camı açtı. Yatakları düzeltti, karşıya geçip örtülerinin orantısını kontrol etti. Etrafa saçılmış kıyafetleri kirli sepetine taşıdı, yerdeki lego parçalarını kaldırdı. Komodinin üzerindeki dağınıklığı topladı. Kapıdan çıkmadan son kez baktı ve kapıyı yavaşça çekip çıktı. Ne güzel bir akşamdı diye düşündü. Kocası ve kızı "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" için sürpriz yapmışlardı. Hiç beklemiyordu hem şaşırmış hem sevinmişti. "Bugün yemek yapmak yok" dedi kızı biz başımızın çaresine bakarız. Kızın odasına geçti. Odanın camı açıktı, yatağını düzeltti... Karşıya geçip kontrol etti. Etrafa saçılmış giysileri düzenledi denenmiş ve buruşmuş temiz giysileri ütü odasına taşıdı, kirlileri kirli sepetine... Komodinin üzerindeki dağılmış makyaj malzemelerini topladı açık kalmış çekmeceleri kontrol edip kapattı... Odadan çıkmadan son kez bakıp kapıyı çekti... Kocası...