Ana içeriğe atla

Filler ve kadınlar asla unutmaz!

Farklılıkların buluştuğu bir bina ve bu binada küçük karşılaşmalar dışında birbirinden habersiz üç kadın... Üçünün de derdi başından aşkın...Hayatları, beklentileri, yıkıntıları, umutları, yaşantıları, birbirinden tamamen farklı...

Beyaz atlı prensini bekleyen ve bu yolda yanlış ilişkiler yaşayan bir kadın... 12 yıllık uzun ilişkisi boyunca evleneceği adama hayatını adayan ama düğüne birkaç gün kala terk edilen bir başka kadın... Orta yaşlarında hayatı boyunca feminist ve aktivist olarak yaşamış, hiç sevilmemiş, erkeklerden hep hoyratlık görmüş, çocuk doğurmak için bir senesi kaldığını öğrenip bu şansı değerlendirmek için çabalayan başka bir kadın... Ve bu üç kadının, hayatla, erkeklerle, anneleriyle, hayalleri, duygularıyla başa çıkma yolunda yaşadıkları...

Yunus Emre Gümüş'ün yazdığı, Özen Yula'nın yönettiği Vahide Perçin, Yasemin Conka ve Açelya Topaloğlu'nun rol aldığı "Kadınlar, Filler ve Saireler" komşu oldukları halde birbirine yabancı üç kadının, erkeklerle ve yaşamla baş etme yöntemlerini mizahi bir dille ele alıyor. Üç kadının hayatı ve başlarına gelen olaylara tanık olurken, müthiş eğlenceli, güncel bir metin ve göz dolduran oyunculuklarla birleştirilmiş şahane performanslar izlemeye hazır olun.
Genç yazar Yunus Emre Gümüş'ten bahsetmeden geçemeyeceğim.... "Dokuz Eylül Üniversitesi Dramatik Yazarlık Bölümü" mezunu yazarın, bu oyundaki en büyük başarısı güncelliği kadar, bir erkeğin kadın gözüyle ve ruhuyla bu kadar empati yapabilmesi... Aynı oyunu geçen sezon başka bir tiyatro grubundan izlediğimde de çok beğenmiştim. O zaman yazarını merak edip araştırmıştım. Bu oyunda yine aynı hislere kapıldım. Böyle zeki, gözlem yeteneği kuvvetli, günün sorunlarını derinlemesine ve eğlenceli bir şekilde yansıtan genç yazarların çoğalmasını diliyorum...

Özen Yula'nın keyifli rejisi, Vahide Perçin, Yasemin Conka ve Açelya Topaloğlu'nun tam da oynadıkları role büründükleri süper performansları ile sizi duygudan duyguya sürükleyecek ama en çok da kahkahalar attıracak, kadın olmayı mercek altına alan bu keyifli oyunu listenize eklemenizi tavsiye ederim.


İnstagram adreslerim: 

Sevil Özdemir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...