Ana içeriğe atla

Bir isimsiz kahraman; son zenne


Evet yanlış okumadınız Zenne... Bu zamanda Zenne mi kaldı? Diyorsanız "Bo Sahne"de bir tane var.

Sinemada izlediğim "Zenne" filmi beni çok etkilemişti. Bu sezon başlayan "Son Zenne"yi duyduğumda ister istemez bir karşılaştırma yapıp, acaba hayal kırıklığı olur mu, yoksa Zenne kadar iyi bir performans izler miyim? diye düşündüğümü hatırlıyorum…

Diğer işlere ve oyunlara dalıp unuttuğum oyunu, bir arkadaşımın hatırlatmasıyla geçen akşam izleme fırsatı buldum. Yıllar önce ünlü bir oyuncuyu neredeyse 10-15 kişinin izlediği koca bir salonda, utançtan yerin dibine girmek istediğimi hatırlıyorum. Boş koltuklar oyunculara saygısızlıkmış gibi gelir hep bana... Bu nedenle dolu salonlar her zaman hoşuma gitmiştir. Ek sandalye koyacak kadar dolu bir salonda oyun izlemek de ayrı bir keyif...

Gelelim oyunumuza; Nilifer Bıyıklı'nın hikayesini oyunlaştıran ve yöneten Serdar Saatman'ı kutlamak gerek, gerçekten iyi bir iş çıkarmış... Oyunda, ucuz bir müzikholün alt katında yaşayan Zenne, ona sığınan Nesime ve hayatlarını alt üst eden Şahin üçgeninde ötekileştirmeyi ve toplumsal dışlamanın doğurduğu sonuçlarına bütün yönleriyle tanık oluyorsunuz… Oyunun tanıtımında dediği gibi "hayatımızın içinden geçenler, üçü de tanıdık, çok yakınımız da olsa görmezden geldiklerimiz, hatta yok saydıklarımız, ama asla kaçamadıklarımız..."

Salona girdiğinizde karşılayan arabesk müzik ve sahne dekoru daha oyun başlamadan sizi içine alıyor ve ışıklar söndüğünde müthiş bir dans performansıyla Zenne sahneye çıkıyor... Oyunun ayrıntılarını anlatmayacağım ama oyunculuklara değinmeden geçemeyeceğim... Sevtap Özaltun ve Cansu Fırıncı ekrandan tanıdık gelen ve yetenekli oyuncular ama Yarkın Ünsal'ı ben ilk kez izledim ve kesinlikle hayran oldum... Bana Zenne'yi başka kim oynayabilir deseler başka bir ismi aklıma getirmeyecek kadar iyi bir performanstı... Metin, zaman zaman klişeye dayansa da oyuncuların performansıyla gerçekten etkileyici bir oyun ortaya çıkmış, etkilenmemek pek mümkün değil...

Aklınızda olsun yeni yılda iyi bir oyun izlemek isterseniz "Son Zenne"yi Bo Sahne'de izleyebilirsiniz...

Kötü anıların silinip, yerlerine gülümseten, güzel anıların yerleştiği bir yıl diliyorum...

Sevgiyle...


İnstagram adreslerim: 

Sevil Özdemir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...