Terk edilmiş bir akıl hastanesi düşünün. Yok yok, aslında bir manastır ya da manastırdan bozma bir hastane... - Kendisinin böcek kadar küçük olduğuna inanan ve insanların üzerine basmasından korktuğu için elinde fenerle dolaşan bir genç kız. - Çehov'un Martısı olduğuna inanan bir oyuncu. - Yıllardır hiç konuşmayan bir adam. - Bulduğu her fırsatta biber gazıyla intihar etmeye çalışan bir çingene. - Gördüğü her şeyi çalan bir hırsız. - Günahlarından arınmak için mana stırda rahibe olduğuna inanan bir eşcinsel. - Sahte doktor diplomasıyla ilaçlara kolay ulaşmayı keşfetmiş bir bağımlı. Terk edilmek, yok sayılmak, umutsuzluk, vazgeçmek, değersiz hissetmek... Yalnızlığa dair her şeyi yaşayan bu 6 hasta ve bir bağımlı, savaşın ortasında gözlerden uzak bir manastırda unutulmuşluklarıyla baş başa yaşarken, yiyecek yemek bile bulamadıkları terk edilmiş binalarının önünde Birleşmiş Milletler'den gelen kargo paketlerini bulduklarında hayatlarının tamamen değişeceğinden tabii ki ...
Söz uçar, yazı kalır!