Ana içeriğe atla

Bu yazı bir kişiye özel...


Tarih 11 Mart 2018. Bugün Zehroş'(m)un doğum günü... 
İsmi Zehra olsa da ben daha küçük bir çocukken ona Zehroş diye seslendiğimden beri, sadece benim değil bütün ailenin Zehroşu O...

Bence Zehroş demek, koca kalpli demek... Herkese, her şeye yetebilen demek... Hep enerjik, hep pozitif, hep şen kahkahalar atabilmek demek... Kendi derdini, sıkıntısını içine atıp, başkalarının dertlerine koşturan, kendisinden başka herkesi düşünen demek... İncelik demek, zerafet demek, samimiyet demek... Kimsenin kalbini kırmadan, üzmeden, dürüst olabilen, güvenilir insan demek... O sevgi dolu koca kalbinde, herkese yer açabilen demek...

Peki kim bu Zehroş?
Basit anlamıyla benim ablam, gerçek anlamıylaysa O, benim bu hayattaki en büyük şansım...

Doğduğum günden beri sırtımı güvenle yasladığım, yıkılmaz dağım... Yargılamayanım. Anlayanım. dinleyenim... Ne yaparsam yapayım arkamda olacağını bildiğim... Dürüstlüğünden şüphe etmediğim. Beni kendi çocuklarından ayırmayanım... Balık seviyorum diye, evde her balık piştiğinde hadi yemeğe gel diye mesaj atanım... Görmeden yapamadığım. Gece yarısı da olsa kapıdan uğrayıp, öpüp, sarılıp gittiğim... Konuşmaktan bıkmadığım. Hep alttan alanım. Şu hayatta en çok kahrımı çekenim... Enerjisine, yenilikçi ruhuna, öğrenme hevesine, zamanın ötesine, kalıpların dışına çıkabilmesine hayranlık duyduğum... Annem, babam, arkadaşım, sırdaşım, dünya bir yana o bir yana(m) ve kelimelere sığmayan daha birçok şeyim...

Allah, senden aldıklarımın yerine birini bırakıyorum dedi ve o biri bütün boşlukları doldurdu...

İyi ki varsın be Zehroş...

Allah, sana, uzun, sağlıklı, bizli nice yıllar yaşatsın. 
Seni tarifsiz seven kardeşin ;) 
Not: bu yazı bir kişiye özel demiştim.


İnstagram adreslerim: 

Sevil Özdemir



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...