Ana içeriğe atla

İstenmeyenlerin dünyası...

Gezi olaylarının yaşandığı dönemde İstanbul Kurtuluş'ta bir apartman dairesi düşünün. Mısır'daki olaylardan kaçmak için kocası ve çocuğuyla ülkesine dönen bir kadın ve iki yıl önce Amerika'ya gitmek için evi terk eden erkek kardeşin dönüşüne tanık olduğunuzu... Bahar, Barış ve Khaled'in yaşadıklarına sizi de dahil ediyor. Korkmayın pişman olmayacaksınız.

Amerika'da kazandığı üniversiteye gidebilmek için ailesinden para isteyen Barış, istediği cevabı alamayınca evi terk edip Amerika'ya gider... Aradan iki yıl geçmiş, bu arada Bahar, Mısırlı pilot Khaled ile evlenip Kahire'ye yerleşmiştir. Küçük bebekleri olan Bahar ve Khaled  Mısır'da çıkan Olaylardan sonra Kahire'nin güvenli olmadığını düşünerek, Bahar'ın ailesinin evine  gelirler... Amerika'dan dönüş yapan Barış ile yolları kesişen Bahar ve Khaled'in, kendi hayatlarından kesitlerle, bazen geçmişte, bazen şimdiki hayatta aidiyetin sorgulanmasına tanık olacaksınız.

Bahar, oyunun bir yerinde "Yabancıysan, insanlar tuhaftır. Yalnızsan, yüzler çirkin görünür" diyor ve sorgulama başlıyor, 

Evin neresi?
Nerede yabancısın?
Güvende olduğuna inanabilir misin?
Hayallerinle, yapamadıkların arasına sıkıştığın oldu mu?
Gittiğin yerlerde istenmediğin, senin de dünyanda istemediklerin var mı?
Ön yargılarından sıyrılabilir misin?
İşte bütün bunlara ve daha fazla soruya, evinden, şehrinden, ülkesinden olanların, döndüğünde odasını bulamayanların dünyasına tanık olacağınız "İstenmeyen" sizi baştan itibaren oyunun içine alıyor, bazen Mısır'a, bazen New York'a, bazen de Taksim'e götürüyor, düşündürüyor, gülümsetiyor, duygulandırıyor...

İlk kez 19. Tiyatro Festivali'nde sahnelenen, Ceren Ercan ve Gülce Uğurlu'nun yazdığı, Ceren Ercan'ın yönettiği, başrollerinde; Bedir BedirDeniz Celiloğlu ve Gülce Uğurlu'nun yer aldığı "İstenmeyen" aynı anda birçok şeyden bahsediyor ve hayatın bir yerinden size dokunmayı başarıyor.

Mesaj kaygısı, birçok yazar ve yönetmenin hata yapmasına neden olabiliyor, oyunun kendisi başlı başına bir mesajken, eklenen zoraki mesajlar beni hep irrite etmiştir. Maalesef buna fazlasıyla tanık oluyoruz. "İstenmeyen"de bu o kadar doğal ve kendiliğinden oluyor ki en ufak bir rahatsızlık duymadım. Hatta yapılan göndermelerin hepsini çok samimi bulduğumu söyleyebilirim. Bunun için Ceren Ercan ve Gülce Uğurlu'yu ayrıca tebrik etmek gerekir.

Dikkatimi çeken diğer bir konu da sahne tasarımı, Aslı Ersüzer, karton kolilerden birçok boyutu olan, son derece kullanışlı bir tasarım denemiş, çok doğal ve güzel olmuş. Bu sezon ikinci oyunuyla izlediğim Bedir Bedir "Üst Kattaki Terörist"ten bambaşka bir rolle karşımıza çıkıyor ve benim her zaman doğal bulduğum oyunculuğuyla bunun da altından başarıyla kalkıyor. Gülce Uğurlu'nun sade ve etkili oyunculuğu, zaman zaman tekdüze ses tonuna büründüğünü hissettirse de Bahar rolünü başarıyla canlandırıyor. Deniz CeliloğluBarış karakterinin özelliklerini, inişlerini, çıkışlarını çok iyi analiz ettiğini performansıyla baştan sona gösteriyor.

Düşündüren, gülümseten, duygulandıran, bu dünyada yabancı hissedenlerle empati kurmanızı sağlayan, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız bir oyun izlemek isterseniz "İstenmeyen"i görün derim.



İnstagram adreslerim: 

Sevil Özdemir



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kan bağı olmayan kız kardeşler...

Kız kardeş candır, kandır, dosttur...  Bir de kan bağı olmadan kardeş bildiklerin vardır. Onlarla öyle şeyler yaşar ve paylaşırsın ki fark etmeden aile olursun... Beraber büyürsün, öğrenirsin, dinlersin, akıl verirsin, sevinirsin, üzülürsün... Kimseyle paylaşmadıklarını paylaşır, kimseye anlatılmayanların seninle paylaşıldığını bilirsin. Zaman önce güvenmeyi, sonra güvenine en sadık kalanların kız kardeşler olduğunu öğretir... Sonsuz bir güvenle sırtını yaslarsın. Bilirsin ki kardeş candır, candan zarar gelmez... Sonra aile genişler, evlenip çoluk çocuğa karışılır... Görünce gözlerinin ışıldadığı, görmediğinde içini sızlatan yeğenler doğar, sevgiyle büyürler... Aile büyüdükçe paylaşımlar artar, bağlar derinleşir... Bir sıkıntın olsa bilirsin ki kimse yoksa onlar var. Bu duyguyu dünyalara değişmezsin... Çünkü, bu dünyanın en güven verici şeyidir... Onların karşına çıkması tesadüf değildir. Bunu hep bilirsin... Kız kardeşler kandır, candır, varlığına hep şükredilenlerdir... K...

Mahir Bey’in Kalemi

  Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...

Kaybolan Manzara

  "Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın Sarıldım kadehlere, derman olur diyerek Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..." Nesrin Sipahi'nin sesi, baba yadigarı gramofondaki plaktan tatlı tatlı etrafa yayılıyor. "Kalmadı tesellisi" diyor "Ne şarkının, ne sazın," balkona kurduğu çilingir sofrasında, mavi-beyaz çizgili pijaması ve beyaz atletiyle oturmuş, çok az görünen deniz manzarasına kadehini kaldırıyor, "Sarıldım kadehlere, derman olur diyerekkk..." İçindeki denizi dalga dalga coşturan şarkıya, tüm benliğiyle eşlik ediyor. Yazdan kalma o eylül akşamında, tatlı bir esinti kadehini yalayıp, kulağının arkasından süzülüyor. İçi ürperiyor. Karısı olsa "Üşüteceksin Hilmi Bey, üstüne bir şey giy!" diye söylenirdi. Ona karşılık verir gibi "Ne var sanki bu havada üşütecek. Mis gibi hava, miss," diyor. Kafasını kaldırıp yıldızlara bakıyor. Yıldızlar onu göz kırparak selamlıyor. Nered...