Rahmetli Mahir bey, çok görgülü bir beyefendiydi. Bu şımarık çocuklar nasıl onun torunu olabilir? Hafsalam almıyor. Siyah kadife kutuyu açıp, görücüye çıkarır gibi beni gururla arkadaşlarına gösterirken, Japonya seyahatinde gördüğünü ve o an vurulduğunu anlatırdı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde dolaşırdım odayı. Kimse elini uzatmaya cesaret edemez, uzaktan bakmakla yetinirlerdi. Hiç kıyamazdı bana Mahir bey, Allah'ın rahmeti üstüne olsun. Ahh ne günlerdi... İlk zamanlar evli değildi tabii, bayağı gençti. Belli ki bir sevdiği vardı. Beni mürekkebe batırır tam hevesle yazacakken, bir satır yazar, yazdığını beğenmez, buruşturup atardı kağıdı. Ne aşk mektupları yazdık beraber, helali hoş olsun. Çok beyefendi bir insandı. Bütün iş seyahatlerinde beni de yanında gezdirirdi. Uçakta, restoranda nerede aklına bir şey gelse hemen notlar alır, ben de o esnada etrafı seyrederdim. Çok yer gördüm sayesinde, çok... Uzak Doğu’dan b...
Selin, uzandığı şezlongda hasır şapkasının gölgesinden seyrettiği gökyüzüne bakarak, "Ne kadar umutlu bir mavi," diye düşündü. Tam o sırada, daha önce varlığını fark etmediği bir bulut kümesi görüş alanına girerek, telaşsızca dans etmeye başladı. Pamuk yığınına benzeyen bulutlar, sonsuz maviliğin içinde biraz nazlanarak süzüldü ve sonra geldiği hızla gözden kayboldu. Güneş ışınlarının bedenine hücum ettiğini hissettiğinde, "Bulutların veda dansı," diye söylendi. Neyse ki güneş kremini sürmeyi ihmal etmemişti. Eylül sakinliğinin yaşandığı sahilde, uzaktan gelen hafif müzik sesi, denizin kıyıyı sakince okşaması, güneşin bile anlayışla dokunduğu bedeniyle uzanmış, aylardır eline alıp alıp bıraktığı kitabı sonunda bitirmişti. Hüzünlü bir kitaptı bu. Belki de bu yüzden bir türlü bitirememişti. İsimsiz bir kadının, onu hatırlamayan adama olan aşkını anlattığı bir mektup, son mektuptu… Gözlerini kapadı ve kadının yaşadığı ümitsizliği, hayal kırıklığını ama yine de vazge...