"Gel gidelim" diyor kolunu omzuma atarak "buralar yalnızları ürkütür ama sen sakın korkma, artık yalnız değilsin!" Korkudan kaskatı kesilen bedenimi gevşeten sözleriyle aynı etkiyi yaratan kolu omzumu sıkıca sarıyor... Yeni evimizin arka bahçesini keşfetmek için dolaşırken kaybolduğum ormandan, nefes nefese çıktığım bu ıssız yolun kenarında ne tarafa gideceğimi kestiremeden etrafa bakınırken, tıpkı izlediğim çizgi filmin kahramanı gibi aniden ortaya çıkan bu yabancı ama aynı zamanda güzel ve cana yakın kız ile yavaş yavaş tanıdık gelmeye başlayan yolda yürüyoruz. Merak etmememi, evimi bildiğini çünkü taşınırken beni gördüğünü ve yeni bir arkadaş edineceği için ne kadar heyecanlandığını anlatıyor... Hayatım boyunca en iyi arkadaşım olacağından habersiz, elma şekerini andıran sesiyle tatlı tatlı ormanı keşfetmekten, orada beslediği yavru sincaptan, beni tanıştırmak için sabırsızlandığı diğer arkadaşlarından bahsediyor... Onun heyecanına kendimi kaptırıyor ve daha az...
Söz uçar, yazı kalır!